11.30 - 12.30 | Felsefi bir tavır olarak varoluşçuluk
Öğr. Görevlisi İrem Özhamaratlı Akay
Galatasaray Üniversitesi Felsefe Bölümü’nden mezun oldu. Lisans eğitimine bir yıl boyunca Paris Sorbonne Üniversitesi’nde devam etti. Soren Kierkegaard’da Mutlak Paradoks başlıklı tezini Prof. Dr. Kenan Gürsoy’un danışmanlığında Galatasaray Üniversitesi’nde tamamladı. Yüksek lisans eğitimi sırasında Sorbonne Üniversitesi Norme, Toplum ve Felsefe Araştırmaları Merkezi’nde misafir araştırmacı olarak bulundu. Çeşitli yayınevlerinde editör olarak çalışmıştır.
Halen Lyon Katolik Üniversitesi’nde doktora çalışmalarına devam etmekte ve çeşitli üniversitelerde varoluşçuluk, etik problemleri ve kötülük sorunu üzerine dersler vermektedir.
İçerik:
Varoluşçuluk, temel olarak, hepimizin kendimize zaman zaman sorduğumuz şu gibi sorulara cevap aramak üzere yola çıkar. Ben kimim? Yaşamımın bir anlamı var mı? İnsan olmak ne demek?
Kierkegaard’dan Dostoyevski’ye, Nietzsche’den Jean Paul Sartre’a kadar, yine Heidegger, Camus, Gabriel Marcel, Simone de Beauvoir gibi düşünürleri, varoluşçu bu tavır içerisinde saymamızın sebebi, insana insan olarak varlığını hatırlatma çabalarıdır.
Kendi düşünceleri içerisinde kimi zaman birbirine karşıt sayılabilecek görüşler savunmalarına rağmen belki de hepsinde ortak olan insanın özgürlüğüne, kendini oluşturmasına, seçimlerine ve insan olma sorumluluğuna yaptıkları vurgudur.
Varoluşçuluk bir felsefi tavır olarak, neredeyse ortaya çıktığı andan itibaren felsefenin sınırlarına sığmamış ve kendine felsefe dışında başka ifade biçimleri de aramıştır. Edebiyat, varoluşçular için kendilerini ifade edebilecekleri yeni bir alan oluşturmuştur.
Bu nedenle Kierkegaard, farklı yaşam tecrübelerini ele alırken hem müstear isimler kullanarak farklı yazar kimlikleri kurgulamış, yine Sartre ve Camus deneme, roman ve tiyatro formunda yazdıkları eserlerle, insanı insana anlatmanın farklı biçimlerini denemişlerdir. Aynı zamanda, kendisi bir filozof olmamakla birlikte yazdığı eserlerle büyük varoluşçular arasında anılan Dostoyevski, insan olmanın ne demek olduğunun en iyi sorgulandığı metinleri kaleme almıştır.
Bu açıdan ele aldığımızda aslında bu varoluş sancılarının ne kadar evrensel ve ne kadar insani ve ne kadar zamansız olduğunu bir kez daha görme fırsatı buluyoruz.